Eski Türkiye’de Kuyruklar

0
492

Kuyruk modası tekrar geldi. Doğal olarak bizlerde eski kuyrukları hatırladık. Eskinin Türkiye’sinde kuyruklar farklıydı. Kuyruklar, eğitim, yardımlaşma, dayanışma alanına dönüşmüştü. En önemlisi de o günlerde, “insan” çoktu.

Bizim çocukluğumuz o kuyrukları iyi bilir. Çünkü sürekli konuşulan konulardandı. Büyükler çok farkında değildi ama bundan doğal olarak en çok etkilenen biz çocuklardık. İsterseniz benim yaşta olanlarla eski Türkiye’de biraz gezintiye çıkalım. Bizden küçüklerde o günleri, yaşayanlardan öğrensin.

Küçük bir ilçede yaşıyorduk. Daha siyah beyaz televizyonlarda yoktu. Babamın bir radyosu vardı. O nedenle birçok olaya tanıklık etmişimdir. Komşular gündüz mahallenin ortasında akşamları evlerde toplanırlar haber dinlerlerdi. Komşu erkekler sandalye yada iskemle getirtip radyonun hemen çevresinde çember oluştururlardı. Kadınlar ise biraz geride ve yerlere bir şeyler serip üzerine otururlardı.  Erkekler genelde çok konuşmaz, can kulağı ile dinlerler arada bir el hareketi yada kaş, göz, yüz, mimikleri ile tepki verirlerdi. Kadınlar ise birbirinin kulağına fısıldamayı gizli gizli konuşmayı bırakmazlardı. Bu durum biz çocuklar için bitmeyen bir işkenceydi. Onlar mahallenin orta yerinde haber dinlerken doğal olarak bizler oyundan mahrum kalırdık. Oyun oynamak için haberlerin bitmesi gerekirdi.  

Beşparmak dağlarında söz ediyorlardı. Hadi aslanlar diye söyleniyorlardı. Başka bir gün ise hepsi ağlamaklı olmuş üstelik kadınların içerisinde ağlayanlar bile vardı. Nasıl olurdu. Kendi gemilerimiz nasıl bombalanır batırılırdı. Tam bir matem havası esmişti. Bizler soruyoruz ama o an bize yanıt vermiyorlar, geçiştiriyorlardı.

Sonra yokluklar konuşulmaya başlandı. Elektriklerin aylarca olmadığı bir yerde yaşayınca gazyağı çok önemliydi. Gaz lambasının altında çok ders çalışmış, kitap okumuş birisi olarak gazyağının olmaması beni çok endişelendirirdi. Büyüklerimiz ambargodan flan söz ederlerdi ama biz bunları çok da anlamazdık.

Mazot(motorin), o dönem aydınlatma için kullanılan gazyağı, yağ, şeker bulunmuyordu. Zaman zaman geliyordu ama gelişi de ayrı bir eziyetin başlangıcı oluyordu. İnsanlar saatlerce kuyrukta bekliyor ve ihtiyacı olanları almaya çalışıyordu ama ihtiyacını değil bulabildiğini alıyordu.

Kırsal kesimde çocuklar, kontrol memuru gibi kullanılır. O dönemde büyüklerimiz yine bizleri kontrol memuru gibi kullanıyorlardı. Olmayan ürünlerin gelip gelmediğini öğrenmek doğal olarak bizlerin göreviydi.

Ya bir oyunun orta yerinde yada ders ortasında, mahallenin çocukları olarak hep beraber gider, kontrol eder ve gelirdik. Bazen getirdiğimiz haber, bir umutsuzluk yaratırdı. Büyüklerimizin omuzları düşer, başları eğilir, bizlerin duyamayacağı şekilde bir şeyler mırıldanırlardı. Bazen de daha sözümüz bitmeden panik havası içerisinde bir koşuşturmaca başlardı. Hızlı bir şekilde evlere girerler bazen LPG tüpü, bazen de bidonlarla çıkarlardı. Hızlı bir şekilde yürürlerken bizleri çağırmayı da ihmal etmezlerdi. Ya LPG tüpünün başında yada ellerimizde bidonlarla saatlerce beklerdik.

Bizi sıraya koyan büyüklerimiz gider kahvehanelerde oturur ve bizlerden sıranın yaklaşmakta olduğuna dair haber beklerlerdi. Sonra da konuşurlarken şu kadar saat sıra bekledik diye abartılı bir şekilde anlatırlardı. Övünüyorlar mı, isyan mı ediyorlar çok anlayamazdık ama aslında övünülecekse de isyan edilecekse de biz çocukların hakkı olduğunu düşünürdüm.

Kuyrukta beklemeler çok sıkıntılı bir süreçti ama toplumsal yaşantımızın da bir parçası olmuştu. Kuyrukta sıra beklerken tanışan ve evlenen çiftler vardı. Bizler ders çalışabiliyorduk. Üstelik rahmetli Kemal Sunal’ın bir filmine de konu olmuştu. Kuyrukta evlenenler, kuyrukta doğum yapanlar gösteriliyordu. Bugünün gençleri bunu abartılı bir komedi sanabilirler ama bunlar o dönemde hayatın gerçekleriydi.  O dönem için çok şey söylenebilir.

Eskinin Türkiye’sinde, Kıbrıs Savaşı yaşanmış, galip gelmiş ve batılı emperyalistlerin ambargosunu yaşayan bir Türkiye vardı. Bugünün Türkiye’sinde ne var? Ortada gözüken bir savaş da yok. Dünün Türkiye’sini eleştirenler, bugünün Türkiye’sini nasıl açıklayacak?

Bünyamin AKA