“Kırmızı kar yağdığı zaman” diye başlanır söze… Olmayacak olayları betimlemek, imkansızlığı ifade etmek için söylenir durur. Sağırların bir anda duymaya başlaması, körlerin bir anda görmesine benzer bu söz. Yedi Uyurlar’ın uyanmasına, Efelerin dağlardan inmesine benzer. Olasılık vermediklerimizin gerçekleşmesine, bir cansız varlığın dile gelmesine, benzer…
Bilmem duyuyor, görüyor musunuz ama bir memleket dile gelmekte efendiler! Bir memleket ki gözyaşıyla dertle yoğrulmuş, mayalanmış ki öyle bir memleket, Anadolu’m, dile geliyor! Haykırıyor, feryat ediyor! Denizleri salya sümük ağlıyor, ağaçları sapı bendendir diyor! Toprağının bağrını delen kazmalar yeter diyor! Biz ki toprağı bereketlendirenler; buğday, arpa, bulgur ekenler, artık ekmiyor! Biz ki dağlarında sefa sürenler; koyun, koç, keçi güdenler, artık çoban ateşi yakmıyor… Biz ki şehirlerde milyonlar; gökdelenleri dikenler, yolları tepenler, ekmeğini emeğiyle kazananlar… Artık yeter diyor! Bilmem duyuyor, görüyor musunuz? İnsanların gözlerindeki parıltının söndüğünü, kulaklarının tıkandığını, dik başlarının nasıl eğildiğini? Bilmem…
Böyle şeyler, böyle küskünlükler, böyle acılar, böyle sessiz çığlıklar ancak “kırmızı kar yağdığı zaman” olur… Böylesine haksızlık, böylesine diş bileme, göz boyama, kafa ezme ancak kırmızı kara nasip olur. Dokunuşların hissetmediği, acıların duyulmadığı, boğazların şişmediği an böyle zamanlara müjdelidir. İşte olmayacakların olduğu, imkansızlıkların gerçekleştiği bu zaman hukuksuzluk ve haksızlık göğe ulaşır. Bir sarmaşık gibi her yanı sarar, bir incir gibi kök salar ocaklarımıza… Yüreklere pranga vursan zinciri altındanmış deniyor bugünlerde. Bülbülü kafese koysan ille de “varsılım” diyor. Tabi bizimkisi biraz masal biraz efsane. Ne de olsa ne kırmızı karın yağdığı ne de eşeğin sudan geldiği var. Ne haksızlık ne de hukuksuzluk! Bizim ki zillete hizmet edenlerin(!) boş sözü. Açlıktan ve yoksulluktan bahsedenlerin lafı. Millet açsa onları da siz doyurun, değil mi? Televizyonda söylenmeyen, gazetede manşet olmayan, kulislerde konuşulmayan hangi şeyin gerçek olduğu görülmüş! Ne zaman kırmızı karın yağdığı görülmüş ki bizim sözümüz gerçek olsun?
Bilmem duyuyor, görüyor musunuz? Bir memleket dile geliyor! Ne masal şey? Bilmem duyuyor, görüyor musunuz? Bizim gibiler deli divane konuşup duruyor! Neyse. Bunların hepsi birtakım uydurmalar. Hepsine kabulüm. Ama efendiler müjdemi isterim! Alpler’e kırmızı kar yağıyor..! Bilmem duyuyor, görüyor musunuz ama Şırnak’a kırmızı kar yağmış bile..