Akıl tutulması ve Güneş tutulması birbirine benzer; her ikisi de yansıdığı yeri bir anda karanlığa boğar. İkisi arasındaki en önemli fark ise Güneş tutulmasının kısa süreli diğerinin ise yüzyıllar sürüyor olmasıdır.
Akıl tutulmasının sözlük anlamı; doğru ve mantıklı düşünememek, objektiflik ve sübjektiflik ayrımında aklın işlevini kullanamaması, zekâyı ve aklın doğruluğunu bile bile yanlış kullanma, aklın başka bir aklın yörüngesine girip girdiği aklın etkisi altında kalmasıdır.
Güneş tutulmasında ise Dünya ile Güneş arasına Ay girer ve Ay’ın gölge yansıması dünyayı geçici bir süre karanlığa gömer.
Akıl tutulmasının bir dalga gibi yayıldığı coğrafyada çalışan ve üreten, aklını kullanan başlar ekin biçilir gibi biçilir, adalet kaybeder dengesini. Hakkıyla çalışan alamaz emeğinin karşılığını ama diğer tarafta yatmaktan başka bir şey yapmayanlar ödüllendirilir. Yata yata üstün başarı belgesi alan idarecilerin bu ülkeye, bu aziz millete, bilime, sanata ve edebiyatı ne katkısı olmuştur?
Skolastik dönemin yedi sekiz yüzyıl sürmesinin en önemli nedeni akıl tutulmasıdır. Aklın ve bilimin saf dışı edilmesi ve özgür düşüncenin bir paçavra gibi atılması sonucu skolastik düşünce asırlarca Avrupalı ’ya kan kusturmuştur. Kaypak zemin üzerine oturtulan fikirler yalan çukurundan sağ çıkamaz. Milleti aldatmak ve kandırmak politik söylevmiş gibi lanse edildiği sürece skolastik düşünce karanlıktan alan gücüne çiçek açtırmaya devam edecektir.
Yükselen burjuvanın en müthiş silahı dindir.
Skolastik dönemde kilisenin bir numaralı dostu derebeyleridir. Derebeylerinin görkemli şatolarında ve saraylarında sabahlara kadar yanan ışıkların yansıması ya soytarılar ya da yalakalar üzerine düşer. Işık huzmelerinin halkın yorgun bedenine ulaşması mümkün değildir.
Diğer taraftan içinde yaşadığı toplumun sorunlarını yazmayan kalem; ya kalem değildir ya da satın alınmıştır mürekkebi.
Reform ve Rönesans aklın alın teri ile vücut bulan daha yaşanılabilir dünya için bir özgür düşünce yansımasıdır.
Şehir bir yıldırım gibi düşünce geceye
Zamanın siyah elleri nefessiz bir ıslık gibi yayılır ruha
Yayılır, genişler sonra birden gerilir,
Sanki tutup çeksen kopacak zaman, dağılacak…
Rüzgârın sesi zamanın ıslığında boğulur
Kirli saçlarıyla iri göbeğini ite ite gelir yalnızlık
Dişleriyle, tırnaklarıyla, çıkarmadığı ayaklarıyla
Kapı çalmadan, izin almadan, tiksinti veren gülmesiyle gelir.
İnsanlık adına bir zerre taşımadan
Edep nedir bilmeden gelir.
Duvarların düşer çenesi, kelimeler yürür odana
Kuğunun son şarkısı çarmıhta kasılır!
Ne lanet bir çenesi var şu duvarların!
Selim Savaş KARAKAŞ

























