Her düşüncenin gözlerine som mavi kanatları ile tırmanan ışığım ben, her düşsüzlüğün karanlığına ezbere boyanan geceyim!
Unutulmuşluğun boynuna takılan masum kan gülleri gibi kanayan ülkeyim ben, hatıraların dargın ayakuçlarında hayat bitiren Afrika’yım, kıtayım ben! Okyanusum efsanelerle tüllenmiş gençliğin tecrübelerinde billurlaşan; parlayan, şavkıyan arşın hem kuyumcusu hem de incisiyim!
Kaybolan dünüm ben, hikâyeler konuşur suretimi…
Kıymeti başka baharlara ötelenen bugünüm!
Yarınım ben! Salkım saçak alkış gövdeli özene bezene yaratılmış Himalaya’nın Everest’iyim, Kançencunga’sıyım!
Ben çiçekli desen içinde tarihe diş bileyen üstü başı öfkeye batmış rüzgârım, kadim çağların rüyalarını süsleyen çeliğin yedi renk bahtıyım!
Güneşin balçıkla sıvanmamış okşayışlarına yürekleri titreten şarkılarıyla karşılık veren toprağım ben, tohumum; fidanım boy deviren, yoksulluğun derinliklerinde…
Ben evreni yerinden oynatan şuurum
Ruhun en sızmalarına sızan kaos yüzlü lirik bir şiirim ben!
Şafak benim, gün batımı benim, her savaşta ölen, vurulan benim, her atan kalpte doğan benim, yürüyen, koşan, çağlayan, yürekleri dağlayan benim! Ben edebiyatım, sanatım, melodiyim avuçlarına dolan sevdanın; ben efsaneyim karanfillerin saçlarına takılan, ben özgür düşüncenin uykulara daldığı kır çiçeklerinin ezilen aynasıyım; sadece torpili olan çocukların kazandırıldığı yetenek sınavlarında bir köşeye itilmiş yetenekli çocukların harcanan düşleriyim, fırçasıyım gözyaşlarına değen tuallerin… Ben çığlığım yeri göğü titreten ama duyulmayan!
Ben adanışım bir anne gibi, ben aldanışım bir sevgili gibi.
Ben hakkın yanında çağlayan selim,,, setler durduramaz beni. Allahsızlığın karşısında yaldızlanan, kahırlanan şairim! Tüccar yüreklerden, soylu maskeli soysuzlardan uzağım, ben adaletim, Hak benim! Ben hakkım! Halkım çalışan, didinen, çırpınan, vurulan, kırılan, dövülen, soyulan, kandırılan ve sürekli aldatılan…
Selim Savaş KARAKAŞ