İçimde büyüyen sıkıntıya çare ararken kendimi şarkılar dinlerken buluyorum. Sıkışmışlığım, sorularım büyüdükçe artıyor. Kerpetenle sökülmüş düşlerim, mengene arası tutukluğum nüksediyor. Bölünmüş yanlarımdan tutuyor, günlerime bölüştürüyorum. Kavuruyor, katık yapıyor, yanık türküsünü dillendiriyorum. Koşullardan sıyrılamayış, yitiklik ve kabulleniş. Kişinin kurguya yenik düşmesi…
Kamburluk bir anda düzelmiyor. Yumru bir anda geçmiyor. Alışkanlıklar bir anda bırakılmıyor. Sistem çıktısı görüşler ile kuşanılmışlık. Kullanılmışlığın trajedisinde figüranlık. Değişime olan umut, inanç olarak beliriyor. Yenilmişlik de. Serzenişimde boğuluyorum. Kuşatmaya, çevrelenmeye ve bu ilişki yumağına karşı öfkem büyüyor. Düşünceye, insana ve kavgaya olan sevgim de…
Beynimin en ücra köşelerine kadar kemiren, odalarımın penceresinden içeriye dolan, her hücremi etkileyen hatta insan ilişkilerini sekteye uğratan şey de ne? Karşıdan karşıya geçişlerimi engelleyen, adımlarımı aksatan, gözlerimi alan bu gürültü… Vurulmuşluğum, gizlerlerime sirayet eden hastalık. Yayılışını hissediyorum, tüm vücudum sarmalanıyor. Kafese tıkılmış, kenara atılmış ve sindirilmeye çalışılmış şişkin yanım ise kendini anımsatıyor. Hücrelerime giren, sinir uçlarıma dokunan, beynime konuşlanan saklı işgal! Seni tanıyorum!
Tüm bu heyhülanın arasında tüm gerçekliği suratıma çarpan yüreğim! Reddi miras ve reddi ilhakını kabul ediyorum!
Arda ÇELİK