İktidarda olanların bilgisizliği ülkeye büyük felaketler getirir. Çünkü böyle kişiler gerçekleri göremezler, ilgi duymazlar, aramazlar da… Çünkü bilimsel yöntemi bilmezler, dolayısıyla bilim verilerini kullanamazlar. Bilgileri bilimsel değildir. Hayal, hurafe ve menfaat ürünüdür. Çoğu, bildiklerini sanır. En kötüsü de budur, o basit ve kısıtlı bilgileriyle her konuya, en yaşamsal sorunlara el atarlar. Atatürk bu tehlikeyi şöyle haber veriyor: “Yalnız küçük işleri bilen insanlar büyük işlerin nasıl idare edildiğini düşünemezler. Bir iş yapmamış, yapamamış olan insanlar kendilerinin göremedikleri bir işi, kendi yapabildikleri küçük işler gibi yapabileceklerini düşünürler.” Sorun doğrudan Atatürkçülüğün Bilimcilik ilkesi ile ilgilidir[i]. Bu esastan kaynaklanan sapmalar diğer bütün uygulamaları da olumsuz etkiler.
Bilgisiz olan yönetici gerçekçi olamaz, gerçeği tanıyamaz. Aklını, duyularını dünya gerçeklerine uygun olarak kullanamaz. Hayatsa gerçeklerle kuruludur, gerçeklerle yönetilir. Kişi ‘en hakikî yol gösterici olan’ bilimlerin engin imkânlarından yoksun kalır. Aldığı hemen her karar, yaptığı hemen her iş yanlış olur. Göz önündeki gerçekleri göremediği gibi, ‘ufkun ötesi’ni, geleceği de göremez. Oysa devlet yönetimi bugünün ve geleceğin gerçeklerini görmeyi, ona göre hareket etmeyi, politika geliştirip uygulamayı gerektirir.
Devlet adamları, özellikle yeterli tarih bilgisine sahip olmalıdır. Ancak bu sayededir ki, ülkeyi daha iyi yönetirler. Atatürk diyor ki, “yakın tarih büyük derslerle doludur. Ben yeni Türkiye devletinde neyi, nasıl yapmamak gerektiğini saptamak istediğim zaman, bu basit fakat son derecede verimli yönteme başvurur, Osmanlı’nın yakın tarihine bakardım.” İbn-i Haldun da devlet adamlarının tarih bilgisine sahip olması gerektiğini, yoksa o devletin çökeceğini düşünür. Turgut Özakman böyle birinin, “Nutuk’u ilk kez cumhurbaşkanı olduktan iki yıl sonra okuduğunu” büyük üzüntüyle kaydeder.
***
Evet, kendisine devleti yönetme görevi verilen adamlar başta tarih olmak üzere değişik alanlarda yeterli ölçüce bilgili ve kültürlü olmak zorundadır. Bilgiden kasıt kuşkusuz bilimsel bilgidir. Bu kişiler her kim ve hangi mevkide olursa olsun, kendilerini gerektiği ölçüde çağdaş bilgiyle donatmış olmak zorundadır.
‘Bilgisiz’ demek modern bilimlerden habersiz olan demektir. Tarih, sosyoloji, ekonomi bilgisinden yoksun olan demektir. Bilimsel bilgi yoksa, doğru fikir, doğru hedef de yoktur. O zaman kişi hayal gücüne veya bunun ürettiği masallara başvurur. Hayaller kurar, hayallerle yetinir, geçmişin hayal ve masallarının, naklî bilgilerinin peşinden gider. Başkalarının kuklası olur. Atatürk bu tehlikeli duruma Osmanlı tarihinden (Padişahlar, Vahdettin, Sadrazam Kara Mustafa Paşa…) örnekler verir. Oysa “hayat hayallere dayanmaz, gerçeklere dayanır.” Şimdi, bir devletin başında olan böyle bir adamın aldığı kararları, bu kararların toplumu ve devleti nasıl etkileyeceğini bir düşünün! Düşünmesi bile korkunç değil midir?
Diyeceksiniz ki, danışmanları olacaktır; onlar gereken bilgiyi verir, doğru yolu gösterirler. Doğrudur, ancak cahil bir yönetici kendisine iyi danışmanlar seçer mi? Haydi seçti diyelim, kibir ve cahilliğinden onların kararlarına ne derecede uyar, o kararları ne derecede uygular? Tam tersine danışmanları tarafından kolayca aldatılmaz mı? Bu feci durumun somut örnekleri ülkemizde ne yazık ki, kolayca görülebiliyor.
***
Peki, ne yapmalıdır?
Sentez niteliğinde bir çözüm, Atatürk’ten: “Devlet yönetiminde bilime, uzmanlık bilgisine kesinlikle öncelik tanımalıdır. Bir hükümet üyesinin, bir bakanın uzman olmasını sağlamak her zaman mümkün değildir. Buna karşılık yönetim alanında esaslı ve çok bilgili şekilde hareket etmek gerekir. İşlerde uzman olmalarını bakanlardan beklememek lazımdır. Her bakanlığın bünyesinde bir uzmanlar kurulu bulundurulmalıdır.”
Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.
Felaketler; uzmanların, gerçekleri görenlerin görüş ve önerilerinin iktidar sahiplerince nazara alınmaması, önerdikleri çözümlerin uygulanmaması durumunda kendini gösterecektir.
Son olarak önemle belirtmeliyim ki, demokrasi rejiminin, bilgisiz ve kültürsüz kişilerin devletin yönetim makamlarına gelmesine yol açacak şekilde uygulanmasına alınacak önlemlerle mutlaka son verilmelidir.
Prof.Dr.Cihan Dura
[i] Bu ilke için bakınız: Cihan Dura, Ataname, Doğu Kitabevi, İst., 2019.