Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)’nin ne olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Biz yine de kısaca tanımlayalım. ÖTV, belirli mal ve ürünler üzerinden maktu veya oransal olarak alınan, KDV gibi aynı malın her el değiştirmesi değil, malın ithal edilmesi veya üretilen malın ilk alıcısına teslimi nedeniyle doğan bir harcama vergisidir. İlk olarak Avrupa Birliği ile uyum çerçevesinde yapılan kanun değişiklikleriyle gündeme gelmiş ve yine aynı amaçla 2002 yılında 4760 sayılı kanun ile kabul edilmiştir. ÖTV, lüks (mücevher, kürk v.b.), sağlığa zararlı (alkol, sigara v.b.), çevreye zararlı (benzin v.b.) mallara uygulanan bir vergi türüdür.
Gelin şimdi de yıllardır başımıza bela olan, bizi yiyip tüketen, malımızın, kazancımızın arsız ve pişkin ortağı ÖTV’nin hayatımıza nasıl girdiğine bir göz atalım.
Osmanlı dönemine kadar uzanan süreçte ÖTV’ye benzeyen vergiler şimdiki ÖTV Kanunu ile tam benzemese de hep vardı. Ancak kurumsal anlamda ilk temeller 23 Temmuz 1956 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Gider Vergileri Kanunu içinde bulunan ve 1 Mart 1957 tarihinde uygulanmasına başlanan “İstihsal vergisi” ile atıldı. O dönem 22. Hükümet iktidardaydı (9 Aralık 1955 – 25 Kasım 1957) ve Başbakan Adnan Menderes’ti.
ÖTV’nin hayata geçirilmesi için ilk çalışmalar ise Maliye Bakanlığı’nda 1990 yılından itibaren başladı. ÖTV’nin getirilme amaçlarından biri,artan bütçe açığını finanse etmek,yani Hazine’ye gelir sağlamaktı. Diğer amaç ise Avrupa Birliği (o dönemdeki adıyla Avrupa Topluluğu)’ne girebilmekti. Zira Avrupa Birliği’nde benzer bir mevzuat ve vergi söz konusuydu ki bizim de Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde bu adımı atmamız isteniyordu. ÖTV çalışmaları görevi o tarihlerde Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndaydı. Ayrıca Gümrük Birliği’nin varlığından dolayı ithal ürünlerden alınacak vergilerde bir düşüş yaşanacak ve bunu telafi etmek için de ithal edilen ürünlere yeni bir vergi getirilmesi gerekecekti. Aranan kan sonunda bulunmuştu: ÖTV!
Böylece Avrupa Birliği’ne uyum süreci de tamamlanacak, özellikle zararlı ürün sayılan alkol ve tütünden de ekstra vergi alabilecektik. Beyaz eşya olarak sayılan ürünlerden, otomobillerden, elektronik v.b. ürünlerden, yani ithale dayalı ürünlerden ÖTV alırsak ithalatı da azaltmış olacaktık ve böylece dış ticaret açığını azaltıp döviz kaçağını bir nebze yok etmiş olacaktık. O tarihlerde Başbakan Tansu Çiller’di. Gelgelelim 29 Kasım 1993 tarihinde ÖTV Kanun tasarısı meclise sunulsa da 1995 yılında yapılan seçimler nedeniyle sonuçlanamamıştır.
“Oh, kurtulduk mu yoksa?” derken, ÖTV Kanun tasarısı 22 Mayıs 1996’da meclise tekrar sunulmuştur. O tarihte Başbakan Mesut Yılmaz’dı. Meclise sunulan ÖTV Kanun tasarısı şu an yürürlükte olan Kanun’la oldukça benziyordu. Ne var ki bu tasarı da 18 Nisan 1999 seçimlerinden dolayı öylece olduğu yerde kaldı ve yasalaşamadı. Talih, Türk halkının yanındaydı!
Bir kez daha, “Oh, kurtulduk!” derken, bir taslak daha hazırlandı ve 15 Nisan 2002’de Bakanlar Kurulu’nda kabul edilip 17 Mayıs 2002’de de Meclise sunuldu. O dönem Başbakan Bülent Ecevit’ti.
Talih bu defa kurtulmamıza izin vermedi ve teklif 6 Haziran 2002’de de TBMM Genel Kurul’da kabul edilerek 12 Haziran 2002 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlandı. Böylece Özel Tüketim Vergisi Kanunu 1 Ağustos 2002 tarihi itibariyle yürürlüğe girdi. Kanunu süreç içerisinde çeşitli değişikliklere uğradı ve şu an itibariyle 22 madde ve 8 geçici maddeden oluşan 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu yaklaşık 21 yıldır hayatımızda.
Ne diyelim dostlar… 21 yıldır kovsak da darılsak da bizden vazgeçmeyen, attığımız her adımda yanımızda olan ÖTV’den daha vefalı bir dost var mı bize!
Av.Onur UBAY