BELİRSİZLİK KAYGISI -1

0
184

Atatürk gibi olamasalar da vizyoner liderler devlet, millet ve memleket için stratejik hedefler peşinde olurlar. Hatta ilişkide bulunulan devletler ve toplumlar için de kalıcı ve sürdürülebilir çözümler geliştirirler. İktidarın ‘Türkiye Yüzyılı’ bildirgesi ve programını okurken ‘Atatürk’e öykünme’ düşüncesi geçti aklımdan.

Demokratik ülkelerde stratejik hedeflere yolun açılması halkın güvenlik, sağlık, eğitim, geçim, refah gibi çoğu ekonomik temelli önceliklerinin de makul oranda karşılanması ile mümkündür. Bu da demokrasilerde paradoksal bir durumdur. Milli savunma ve terörle mücadelede alınan yol halkın geçim sorunlarını, refah kaybını unutturmaz.

Bir siyasi parti neden kurulur? Tabi ki iktidar olmak için!’ genellemesini tekrar düşünmeye örnek bir durumla karşı karşıyayız. Bir siyasi hareket iktidar olamadan da milletine, devletine, ülkesine olumlu hizmet, bazen de ihanet eder.

Bir toplumda ve devlette çöküntü olmaya görsün! Yakın coğrafyamızda ki (Irak, Suriye, Lübnan, Tunus, Libya, Yemen, Somali, Mısır, Sudan, Afganistan…)  ülkelerin durumu Türk halkının derin bilincindedir. İyi kötü işleyen demokratik bir cumhuriyete sahip olmamız elbette büyük bir değerdir ancak Türk toplumu daha iyisinin, güzelinin potansiyelini ve olabilirliğini de bilmekte ve istemektedir.

Halinden ne kadar şikayetçi olsa da ideolojik bağnazlığı olmayan seçmen kitlesi iyi-kötü işleyen bir düzeni; güven vermeyen, belirsizlikler barındıran bir siyasal ortama tercih eder. Muhafazakarlık biraz da bu anlayıştır. Belirsizlik kaygısı çok belirleyicidir. Demokratik ülkelerde toplumun farklı kesimleri arasındaki dinamik siyasi geçişler böylesi donukluk ve durgunluğa fazlaca alan bırakmaz. Tuhaf görünse de belirsizlik kaygısı özellikle otoriter, totaliter rejimlerde mevcut düzeni sürdürmenin de en güçlü istismar alanıdır. Otoriter, totaliter rejimlerde değişim için yüksek motivasyonlar olması; belirsizlik, risk ve tehditleri göze almayı gerektirecek boyut ve ciddiyette olması gerekir.

Kutuplaşma, inatlaşma ve siyasi-ideolojik ayrışma olmadığı sürece demokratik ülkelerde seçmen beğenmediğini değiştirmeye yönelir. İktidar ‘Yine biz yaparız’;  muhalefet ‘Onca yıldır  neredeydiniz?. Bunlar tükenmiştir’ derken toplumda bu belirsizlik kaygısını gidermeye, umut oluşturmaya çalışıyor. Ancak bu çabalar belirsizlik kaygısını dağıtmaya yetmiyor.

Nerden nereye!

Yakın geçmişte birbirlerine söyledikleri gerçekten ağır sözleri ile bu günkü ittifakları anlaşılmaz gibi görünse de siyasetin doğasında vardır. Siyasette fikri ve ideolojik yakınlıklar bir rekabet alanı olduğu kadar birlikte hareket edebilme alanıdır. Ana akım rakip siyasetlerin büyük ve ciddi sorunlarda, toplum, millet ve devlet hayatında temel aldıkları değerler etrafında birleşme temayülü daha yüksektir; içte ve dışta karşı karşıya oldukları tehdit algısı benzerdir. Ancak dış politika konusunda muhalefetin bir kısmının kaygı verici beyanat ve tavırları da milletin ortak hafızasına kaydediliyor.

‘Siyasetçinin Yüzü’ başlıklı makalemde, siyasetçilerin siyasal kültür ortamında ‘çokyüzlü’ olmalarının boyutlarını ve ‘ikiyüzlülük’ ile ilişkisini incelemeye çalışmıştım (https://millidusunce.com/misak/siyasetcinin-yuzu/ ). Toplumlarda siyasi kültür ortamındaki değişim, toplumsal kültür değişimlerinden daha hızlı ve belirgindir. Siyasi kültür ortamının başlıca belirleyicileri olan siyasi partiler siyasi çekişme veya güç birliği içine girerken de siyasi kültüre olumlu ya da olumsuz katkılarda bulunurlar. Siyasi kültür müktesebatı böyle oluşur. İttifaklar da siyasi kültür müktesebatımızda yer aldı.

Dr.Mustafa İMİR