Mustafa Kemal Atatürk, 15 Mart 1923 tarihinde gerçekleştirdiği Adana ziyareti esnasında Türk Ocağında yaptığı bir konuşmada;
“Acı günlere ait olmakla beraber bu memlekete ait kıymetli bir hatırayı yad etmek isterim.
Efendiler…
Bende bu vakayiin ilk hissi teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.
Suriye felaketini müteakip Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığını almak üzere buraya gelmiştim.
O zaman memleket ve milletin nasıl bir geleceğe sürüklenmekte olduğunu görmüştüm ve bunu önlemek için derhal girişimlerde bulunmuştum.
Fakat o zaman için bu girişimimi geçerli kılmak mümkün olamadı…” Diyerek Adana’nın Milli Mücadele tarihinde bilinmeyen bir yönüne dikkat çekmiştir.
Ülkenin içerisine düşürüldüğü durum ve gelişen olaylar, Mustafa Kemal Atatürk’ü bir karar alma aşamasına getirmiştir. Adana’da gelişen olaylar, kurtuluş mücadelesine başlama kararına yol açmıştır.
Osmanlı Devletinin müttefiki durumundaki Alman ya, yenildiğini kabul edip teslim olunca doğal olarak Birinci Dünya savaşı bitiyor. Osmanlı’da savaşta yenilmiş kabul ediliyor ve 30 Ekim 1918 yılından çok ağır maddeleri olan Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalıyor. Osmanlı Yıldırım Orduları Komutanı olan Alman General Liman Von Sanders görevinden ayrılmak zorunda kalıyor. Görevini yardımcısı durumundaki Mustafa Kemal’e devredip ülkesine dönüyor.
Mustafa Kemal, Yıldırım orduları komutanlığına gelir gelmez hazırlıklarına da başladı. Karargahını Adana Şakirpaşa’da(şimdiki havaalanı civarı) Hacı Seyit Ağa’nın bağ evine kurdu. Şehir merkezindeki Murat Otelinde bir komutanlık oluşturdu. Burada halkın arasına girip onlarla beraber kurtuluş çarelerini aramaktaydı. Yine bir gün şehrin ileri gelenleri ziyaretine geldiler. Yine bir gün şehrin ileri gelenleri ziyaretine geldiler. Kasalarının anahtarını Mustafa Kemal’in makam masasının üzerine bırakarak “Paşam, Çukurova’nın düşmanlar tarafından işgal edilmesini istemiyoruz. Canımızla ve malımızla emrinizdeyiz” dediler.
Mustafa Kemal, Adanalıların bu davranışından çok duygulanır. Birden kafasında yıldırımlar çakar. Türk insanına güvenmesi gerektiğini daha önce savaş meydanlarında çok görmüştür ama şimdi durum daha da başkadır. Bu durum karşısında Türk Milleti ile her mücadelenin üstesinden rahatça gelinebileceğine olan inancı iyice artmıştır.
Mustafa Kemal’in Yıldırım Orduları Komutanlığı on gün sürmüştür. Mustafa Kemal, ileriyi gören bir komutandır. Mondros şartlarının tehlikesini bilmektedir. İngilizler, Mondros şartlarını ileri sürerek İskenderun’a asker çıkartmak istemişlerdir. İstanbul Hükümeti, İngilizlerin bu isteğini olumlu karşılamış, Mustafa Kemal ise karaya çıkan İngiliz birliklerine ateş emri vereceğini söylemiştir. Bu durumda Osmanlı sarayı karışmış ve Mustafa Kemal’i görevden alarak İstanbul’a çağırmışlardır. “Geldikleri gibi giderler” deyişini de Adana’dan, İstanbul’a döndüğü gün, düşman zırhlılarının arasından geçerken söylemiştir.
Mustafa Kemal’in Öngörüsü hemen kendisini göstermiştir. Adana’dan ayrılmasından dört ay gibi kısa bir süre sonra Çukurova önce İngilizler, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edildi.
Başlangıçta halk işgale fazla tepki göstermedi. Çünkü Padişah Vahdettin böyle istemişti. Padişaha göre büyük devletler, üstün teknolojilerini getirerek halkın refahını arttırabilirlerdi. Halka sürekli bu tür propagandalar yapılıyor, manda olabilmeyi şeref madalyası almak gibi görenler amaçlarına adım adım yaklaşıyordu.
Gerçeğinde ise böyle bir olasılık hiç yoktu. Bu hayallerle, Türk Milleti kandırılıyor, yok edilme süreci hızlı bir şekilde ilerliyordu. Zaten bu ümitlerin boş olduğu kısa zamanda ortaya çıktı.
Emperyalizm denen o doymaz vahşi hayvan dişlerini gösterdi. İngilizler ve Fransızlar, Afrika ve Hindistan gibi sömürgelerinde uyguladıkları zulüm ve işkencenin çok daha kötüsünü Çukurova halkına uygulamaya başladılar. Üstelik bunu Afrika ve Hindistan gibi sömürgelerinden getirdikleri kölelerle yapıyorlardı. Üçüncü Dünyanın mazlum milletlerini sömürgeleştirip bu sömürgeleri de kullanarak başka sömürgeler ve köleler elde ediyorlardı.
Çukurova’da yaşananlar ise tam bir trajediydi. İngilizlerin, Almanlara karşı savaşacaksınız diye getirdiği Hintli askerler şaşkına dönmüşlerdi. Müslüman Türklerin arasındaydılar ve camilerde birlikte namaz kılıyorlardı. Fransızlar da İngilizlerden geri kalmıyordu. Onlarda Cezayir ve Senegal’den Müslüman askerler getiriyorlardı.
Sömürgeciler için Çukurova’nın başka bir anlamı vardı. General Allenbey komutasındaki İngiliz doğu ordusu, 8 Kasım 1918 Tarihinde Suriye, Çukurova, Antep, Maraş, Urfa, Musul ve İskenderun’u alarak Payas’a kadar geldiler.11 Aralık 1918’de Fransızlar Dörtyol’u işgal etti.Fransız işgal birliklerinin çoğunu Ermeniler oluşturuyordu. Fransızlar, 17 Aralık1918’de Mısır’da bulunan Doğu Lejyonuna bağlı 1500 kişiden oluşan askeri birliği Mersin’e çıkardılar. Bunların ancak 450’si diğerleri ise Fransız askeri üniforması giydirilmiş Ermenilerdi.
Kafkasya’da Türklere karşı savaşmış olan Antranik çetesinin Ermeni fedaileri, silahlandırılmış Ermeni kamavorları ve sivil Ermeniler de Çukurova’ya dolmaya başladı. 100 bin Ermeni getirildi. Bunların 70 bini Adana’ya, geri kalanı ise Kozan, Haçin(Saimbeyli), Osmaniye, Dörtyol, Haruniye, Ceyhan ve Kadirli’ye yerleştirildiler. Maraş, Urfa ve Antep bölgesine de 50 bin Ermeni yerleştirilmişti. Bir tek gayeleri vardı; Çukurova’da Ermeni krallığı kurmak. Üstelik krallarını bile belirlemişlerdi. Haçinli Çavdaryan Avadis.
Emperyalist ülkelerden destek ve cesaret alan Ermeniler, bu rüyalarını gerçekleştirebilmek için silaha sarılmışlar, baskı, işkence, gasp, tecavüz her şeyi yapıyorlardı. Amaçları, bölgedeki Türkleri yok ederek, uyduruk bir oylama yapacaklar, sandıktan çıkacak oylarla bölgede çoğunluk olduklarını iddia edecekler ve bu şekilde devletlerine kavuşacaklardı. Fransızlar, Albay Bremond’u Adana’ya, Yüzbaşı Taillard’ı Kozan’a, Üsteğmen Suby’i Kadirli’ye, Üsteğmen Arrikhi’yi Ceyhan’a, Yarbay Kostilliere’i Tarsus’a ve Binbaşı Anfre’yi Mersin’e askeri yönetici olarak atadılar.
Memleket adım adım işgal edilirken Mustafa Kemal Atatürk, Adana’da yanan kurtuluş meşalesini bütün Anadolu’ya ulaştırmak için saray yönetimi ile amansız bir mücadeleye girişmişti. Bu mücadelenin sonucunda 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ayak bastı ve Adana’da yanan kurtuluş meşalesini bütün Anadolu’ya ulaştırdı.
5 0cak Adana’nın Kurtuluşu Kutlu olsun.
Bünyamin AKA